Meksikalı yönetmen Carlos Cauron’un 2008 tarihli “Rudo y
Cursi/Rudo ve Cursi” adlı filmi serimizde anılmayı hak ediyor. Meksika’da geçen
hikâyede, yine endüstriyel futbolun bazı bireyler üzerinde nasıl tahribatlara
yol açabileceği işleniyor.
Film, sistem eleştirisi yapmayı şiar edinerek yola çıkmış
değil. Bir mizah ürünü olarak kurgulanmış ama komedi filmlerinde sıkça
gördüğümüz, önce olayların düğümlenmesi sonra da çözülmesi kurgusu futbol
sayesinde oluyor.
Pek de iyi geçinemeyen iki kardeş olan Rudo ve Cursi
aptallıkta birbirleriyle yarışır gibiler. Biri müzik konusunda herkesin
hemfikir olduğu yeteneksizliğini idrak etmekte zorlanırken ve bünyesinde daha
birçok karakter zafiyeti barındırırken diğeri de sağlam ayakkabı olmamayı yaşam
tarzı haline getirmiştir. Fakat bu iki kardeşin ortak özelliği iyi futbolcu
olmalarıdır. Endüstriyel futbolun köle tüccarlarından olan bir menajerin
bunları bulmasıyla ikilinin hayatı radikal bir biçimde değişir. Bu değişikliğin
sebebi elbette ki para ve şöhrettir. Fakat ikili, bu ani yaşam tarzı
değişikliğine hazır değildir. Cursi’nin, garson bir kıza kur yaptığı anda
birden alımlı tv şovu yıldızının ilgisine mazur kalması bu radikal değişikliği
sınıfsal planda da özetleyen nice komik sahneden biridir.
Komik sahne demişken, Latin Amerika mizahıyla Anadolu
mizahının benzerliği bu filmde iyice bir gözlemleniyor. İnsanların birbirlerine
takılırken tüm samimiyet sınırlarını zorlamaları, her türlü bel altı imaları
yapmaları bizlere bir yerlerden tanıdık geliyor. Bizim gururla ve yoldaşça baktığımız
değerler değil ama Latin Amerika’nın diğer bazı değerleri filmde sempatik bir
şekilde kullanılıyor.
Film mizah tonunda akmaya devam ederken bizim için aslında
trajik olan bazı durumlar mizahın askerleri olarak işlev görmeye başlıyor. Şike
bunlardan biri. Kapitalizmin kirletilmemiş en ufak bir parçasını bırakmadığı
toplumsal yaşamın yeşil sahalardaki yansıması ne kadar da pis görünüyor.
Maçlar, goller, kurtarışlar metalaşıp, kapanın elinde kalıyor. Rudo ve Cursi
biraderler de kıt beyinli olduklarından bunlarla uyum içerisine giremeyip
aforoz ediliyorlar.
Futbol filmleri serimizde ele aldığımız birçok filmde göze
çarpan bazı inandırıcılık sorunları bu filmde de mevcut. Bu filmlerin bazılarında,
star adayları 24, 25 yaşlarında birden üst düzey liglerde oynamaya başlıyorlar.
Bunun gerçeklikle hiçbir alakası yoktur. Star olacak futbolcular çok küçük
yaşlarda star çuvalına dolduruluyorlar. Elenenler eleniyor ve bugün üst düzey
futbol oynarken gördüklerimiz aslında gelişmiş bir eleme mekanizmasının rafa
koyduğu kullan-at ürünler. Üst düzey futbolcular 20 yaşındayken bile 80, 90 kez
genç milli maç oynamış oluyorlar. Dolayısıyla, bazı bireylerin bu mekanizmayı
atlayıp böyle tepeye oturmaları hiç gerçekçi değil. Bu filmde de üç çocuk
sahibi Rudo ve ondan çok küçük olmadığı belli olan Cursi’nin birkaç ay
içerisinde birinci ligde oynayacak duruma gelmeleri hiç inandırıcı değil.
“Rudo y Cursi”, pek niyetli ve bilinçli yapmasa da, futbola
bulaşmış kirliliği mizahi bir tonda resmeden ortalamanın biraz üstünde bir
film. Ancak insanı olduğu yerden çok da ileri bir noktaya taşımıyor ve onun
düşünce dünyasına büyük zenginlikler katmıyor.
Etiketler: Carlos Cauron, endüstriyel futbol, Futbol, Futbol Filmleri, Kapitalizm, Latin Amerika, Rudo ve Cursi, Rudo y Cursi, Sinema