Ana akım spor medyasında derler ki Şampiyonlar Ligi’nin
adaleti vardır! Yani dramatik bir şekilde finali kaybeden takımların, birkaç
yıl sonra bu mağduriyetleri ilahi bir şekilde giderilir. “Futbolun adaleti
yoktur” kuralı, Şampiyonlar Ligi finalleri için geçerli değildir, diye
düşünürler. “Futbolun tanrıları” iş başındadır.
Materyalist olmasak bu düşünceye hak verirken göz önünde
bulunduracağımız bir dolu örnek vardır. İlk örnek için 1999 yılına gidebiliriz.
O sene final kaybetmenin en dramatik örneklerinden biri yaşanmıştı. 90. dakika
oynanırken Bayern München, Manchester United karşısında 1-0 öndeydi. 90+1’de
Sheringham’ın golü gelmişti. 90+3’te “pisi pisine” yenen gol, Bayern München
için travmanın başlayacağı andı. Çok değil iki sene sonra aynı Bayern München,
Valencia’yı yenerek şampiyon oluyordu. Hatta
totemciler hız kesmemiş, 11 sene sonra, Bayern 90+2’de attığı golle Manchester
United’ı eleyince yine bunu futbol tanrılarının adaletine bağlamışlardı.
2005 yılı finali de en dramatik finallerden biridir. İlk
yarıyı 3-0 önde kapatan Milan için şampanyalar hazırlanmaya başlanmıştır bile. Liverpool
ikinci yarıda maçı çevirince bütün dünya şoka girmiştir. En çok da devre
arasında “Bir İtalyan takımı 3-0’dan maçı verecek! Yok canım, olur mu öyle
şey?” diyen yorumcu Fatih Terim şaşıracaktır. İki sene sonra, iki takım yine
finalde karşı karşıyadır. Futbol tanrıları bu sefer esnaflık yaparlar ve kupayı
Milan’a verirler.
2008 yılının “mağduru” da Chelsea’dir. Finalde karşılarında
Manchester United vardır. Normal süresi 1-1 biten maçta, uzatmalarda da eşitlik
bozulmaz ve seri penaltı atışlarına geçilir. Kaptan John Terry son penaltıda
topun başındadır. Golü atıp da sosyalizm yağmacısı Abramoviç’in rüyası olan
kupayı kazanacakken ayağı kayar, düşer ve topu Mars’a yollar. Finali “pisi
pisine” kaybeden taraf için futbol tanrıları toplanır ve biraz geç de olsa dört
sene sonra, onlara yine “pisi pisine” bir şampiyonluk hediye ederler. 2012
yılında finalde Bayern München, Chelsea karşısında öne geçer. Uzatmada gelen
golle maç uzar. Hatta bu bölümde Bayern München Robben’le bir penaltı da kaçırır.
Nihayetinde penaltı atışlarında Chelsea şampiyon olur ve sosyalizm yağmacısı
Abramoviç, kına dükkânı bulmak üzere stadyumdan ayrılır.
Bu yazı bu sene finale çıkan Bayern München’den dolayı
planlanmıştır. Malum bu sene iki Alman takımı yani Bayern München ve Borussia
Dortmund finalde karşı karşıya gelecekler. Herkes Bayern München’i bir adım
önde görmektedir. 2010’da normal bir şekilde, 2012’de de anormal bir şekilde
finali kaybeden Bayern’e futbol tanrıları esnaflık yapacaklar mı? Cevabımız :P
Futbolda tanrı manrı yoktur! Adalet hiç yoktur. Maddi
süreçlerde, toplumsal yaşamda, hiçbir yerde olmayan adalet futbolda neden
olsun? Olan biten şu: En çok sermaye birikimi yapmış takımlar sürekli başarılı
oluyorlar. En zengin on takım sık sık finallerde karşı karşıya geliyor. En çok
para eden 100 futbolcu sürekli birbirleriyle oynuyor. Ana akım spor medyasına
göre buradan inanılmaz futbol hikâyeleri doğuyor. Bu tablodan çıkan “futbol
hikâyeleri” bize göre gerçekçi değil. Samimi de değil. Paranın senaryo yazarlığını
yaptığı kullan-at hikâyeler…
Etiketler: Bayern München, Borussia Dortmund, Chelsea, Diyalektik Materyalizm, endüstriyel futbol, Futbol, Liverpool, Manchester United, Milan, Şampiyonlar Ligi