13 Mayıs 1990 tarihinde ünlü Maksimir Stadyumu’nda “oynanamayan”
Dinamo Zagreb-Kızılyıldız maçı “savaşı başlatan maç” olarak anılır. Eğer bu
maçı savaşın sebebi olarak görürsek ortaokul tarih kitabı seviyesine düşeriz.
Bu maçtan sonra, evet siyasi kriz derinleşmiştir ve nihayet sıcak çatışmalar
başlamıştır. Yaklaşık bir sene sonra 25 Haziran 1991’de Hırvatistan ve Slovenya
bağımsızlığını ilan etmişlerdir ve Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti
fiilen ortadan kalkmıştır. Sonra da kan gövdeyi götürmüştür. Türkiye’de ve
dünyanın çeşitli yerlerinde kına satışlarında artış görülmüştür.
1980’de Tito’nun ölümü sonrasında, zaten sorunlu bir
sosyalizm yaşayan Yugoslavya’da ekonomik krizler ve siyasi krizler başlamıştır.
“Özyönetim” gibi pimi çekilmiş bir bombayla sosyalizmi yaşatmaya çalışmak
bölgesel eşitsizliklere yol açmış, bu da milliyetçiliği körüklemiştir. Bütün
reel sosyalizm deneyimlerinin sorunu olan, eşitlik için kavga edecek insanın
yaratılamaması sorunundan Yugoslavya da çekmiştir. Eşitlik mücadelesinin ne
kadar ciddi bir iş olduğu, sınıf kimliğinin ne kadar yüce bir şey olduğu ve
hiçbir şeyle ikame edilmemesi gerektiği insanlara yeterince kavratılamamıştır.
Sınıf bilinci oluşturulamıyorsa, “kimlik boku” oraya bir
şekilde gelip yerleşiyor. Taraftarlık da bu kimlik mekanizmasının paramiliter
elemanı. Yugoslavya’da 80’lerde milliyetçi taraftar oluşumları palazlanmıştır.
Dinamo Zagreb’in BBB (Bad Blue Boys), Kızılyıldız’ın da Delije adlı soytarı tümenleri
ortaya çıkmıştır.
O gün, Delije’nin 1500 adamı başlarında faşist katil Arkan
(Zeljko Raznatovic) önderliğinde Zagrep’e gitmişlerdir. Stadyum dışında bazı
çatışmalar olsa da dananın kuyruğu içeride kopmuştur. Takımlar sahaya
çıktığında zaten ortalık birbirine girmiş durumdadır. Sonraki yıllarda AC
Milan’da yıldızlaşacak olan Boban’ın polise attığı uçan tekme hafızalara
kazınmıştır. Maç oynanamamıştır. Can kaybı yoktur ama duygusal kopuş
gerçekleşmiştir bir kere. Mayıs 1991’de Hırvat Prosinecki, Sırp Mihayloviç,
Karadağlı Saviçeviç, Boşnak Şabanoviç, Sloven Biniç ile Kızılyıldız’ın Kupa 1
şampiyonu olması da bu kopuşu engelleyememiştir. 1990-1991 sezonu, Hırvat ve
Sloven takımlarının katılmadığı, son Yugoslavya futbol sezonu olmuştur. Bir
daha da oynanmamıştır zaten.
Bu köşede defalarca kez dile getirdiğimiz üzere, bir tetikçi
olarak futbol, 90’lı yıllarda Yugoslavya’da mecaz anlamda değil, gerçek anlamda
tetikçilik yapmıştır. Tribünden cepheye insan taşınmıştır. Bu kişiler can
almışlardır. Bu faşist mekanizma günümüzde de aynen devam etmektedir. Günümüzde,
bu coğrafyada, futbol insanların sınıf bilincinin ortaya çıkmasını engelleyen
en önemli tetikçilerden biri durumundadır. Aynen Türkiye ve diğer birçok
kapitalist ülkede olduğu gibi.
Sıra geldi baş düşman olan emperyalizme vurmaya. Yugoslavya
İç Savaşı’nın temel sebebi bazı bölgelerinin Yugoslavya’dan ayrılmayı
istemesidir. Bunu çok iyi bilen ve kullanan emperyalizm neler yapmıştır?
Hırvatistan’a AB üyeliği sözü vermiştir. Hırvatistan daha bir devlet olarak
tanınmadan ilk futbol maçını kiminle yapmıştır dersiniz? Cevabı tahmin
edersiniz. 17 Ekim 1990’da, olmayan bir devletle dostluk maçı yapan ülke
ABD’dir. Mide bulandırıcı!
Etiketler: 13 Mayıs 1990, Dinamo Zagreb, Hırvatistan, Kızıl Yıldız, Maximir olayları, Maximir riot, özyönetim, reel sosyalizm, Tiger Arkan, Yugoslavya, Yugoslavya İç Savaşı, Zeljko Raznatovic