İngiltere, “angel land” kelime grubundan türemiştir. Yani
meleklere benzeyen insanların yaşadığı ülke. Komünistler olarak hiçbir halka
ithamda bulunmayız ama İngiltere’nin egemen sınıfları şeytanın ta
kendisidirler. Emperyalizmin atası sayılacak sömürgeciliği tarihe onlar armağan
etmişlerdir. Emperyalizmin kendisini de. İngiltere egemen sınıflarının bakış
açısını anlatan bir futbol filmi var. 1999 tarihli “Beautiful People/Güzel
İnsanlar”, Yugoslavya İç Savaşı’nı NATO gözüyle işleyen ve biraz da futbola
bulaşan bir film.
Yugoslavya’yı nasıl bilirdiniz? Nazizmin kıçına en esaslı
tekmeyi vuran ülkelerden biriydi. 50 yıl sosyalizmle yönetilmişti. İçeride
“özyönetim” dışarıdaysa “Bağlantısızlar Hareketi” dolayısıyla sorunlu bir
sosyalizm anlayışı vardı. Bu yüzden, kabul etmek gerekir ki sınıf siyasetinin
hakkını tam olarak veremiyordu ve doğal olarak milliyetçilik İsmail Türüt adlı
geoidin dediği gibi “plan yapıyordu plan.”
Günümüzle karşılaştırınca yine de 50 yıl gül gibi yaşadılar
diyebiliriz. Milliyetçilik plan yaparken, emperyalist katiller ellerini
ovuşturuyorlardı. Hırvatistan’a verilen AB sözü, Bosna’ya yapılan silah yardımı
ve nihayet terörist NATO müdahalesi. Mikrofonu Clinton’a veriyoruz: “Eğer bütün
dünyaya satış yapmamızı da içerecek güçlü ekonomik ilişki kurabilecekse, Avrupa
bunun anahtarı olmak zorundadır. Bu Kosova davası, baştan aşağı bununla
ilgilidir.”
Filmde farklı karakterlerin küçük hikâyeleri, ana eksen olan
şerefsiz bakış açısına tutturulmuş. Bu karakterlerden futbolla ilgili olanlar,
Grifin adlı uyuşturucu müptelası bir holigan ve onun iki, üç aptal arkadaşı. 1993
yılındayız. Dünya Kupası grup elemeleri maçlarında, İngiltere deplasmanda
Hollanda’yla karşılaşacaktır. Bunlar Hollanda’ya gidiyorlar. Amaçları kavga etmek.
Zaten stadyuma giremiyorlar. Sonra içki ve uyuşturucunun etkisiyle eve
dönerken, Grifin havaalanında bir konteynırda sızıyor. Meğer o konteynır,
hümanist NATO’nun Bosna’ya atacağı yardım paketiymiş. Lineker formalı Grifin
uyandığında savaşın içerisindedir. İlk başlarda ne olduğunu kavrayamaz. Sonra
halk Lineker’i bağrına basar, Lineker de duygusal arınma yaşayıp artık bir
ahmak olmamaya ve duyarlı bir insan olmaya karar verir.
Film suya sabuna dokunmamakta kararlıdır. Orta Avrupa’da
hasta ruhlu insanlar birbirlerini öldürmektedirler ve İngiltere’nin bunda hiç
ama hiç payı yoktur. Aksine yardımsever falandır.
Filmdeki diğer küçük hikâyelerde de bu yaklaşımı görüyoruz. Sadece
Bosnalılar mağdur. Bunun yanında sürekli kavga eden iki Sırp ve Hırvat karakter
gibi diğerleri faşist. Sonra herkes bir hümanist oluyor, bir arınma yaşıyor ki
evlere şenlik. Bosnalı güzel insanlara İngiltere kucak açıyor.
Türkiye halkına hep yalan söylendi. İhale sadece Sırplara
yüklendi. Bosnalıların yaptıklarından, Erbakan’ın mezarına mezarının toprağı
ekilen Aliye İzzetbegoviç gibi gericilerin geçmişte Nazilerle birlikte mücadele
ettiklerinden bahsedilmedi. İngiltere gibi katil ülkeler de bir yandan halkları
birbirlerine karşı kışkırtırken diğer yandan da ne şişi yakmamaya ne de kebabı
yakmamaya çalıştılar. Ortadoğu’da şiş de yanmaya başladı kebap da. Balkanlarda
da yanacaktır. O zaman gerçek güzel insanlar, bu tipsiz patronlara günlerini
göstereceklerdir.
Etiketler: Aliye İzzetbegoviç, Bağlantısızlar Hareketi, Beautiful People, Futbol, Futbol Filmleri, Güzel İnsanlar, Lineker, NATO, özyönetim, reel sosyalizm, Yugoslavya, Yugoslavya İç Savaşı