“Şu ufak, şişman
delikanlıya iyi bakın. Birazdan sahada onu yok edeceğiz.” 25 Kasım 1953
tarihinde İngiltere milli takım kaptanı, Macaristan milli takım kaptanı Ferenc
Puşkaş’ı göstererek takım arkadaşlarına böyle diyordu. O gün Wembley Stadyumu’nda
105.000 İngiliz taraftar toplanmıştı. İngiltere ve Macaristan arasında
oynanacak “Yüzyılın Maçı” diye reklâmı yapılmış olan karşılaşmayı izlemek için
gelmişlerdi.
Maçtan önce iki takımın durumlarına bakalım: İngiltere milli
takımı, 1901’den beri ada dışından bir takıma, kendi evinde yenilmemiş. Takım
kaptanı “Sir” Bobby Robson’ın dediği gibi kendilerini futbolun “efendileri”
sayıyorlar. Wembley’de asla ve asla bir takıma yenilebileceklerini
düşünmüyorlar.
Macaristan milli takımı da 23 maçtır yenilmiyor. Bir sene
önceki Helsinki Olimpiyatları’nda bütün maçları kazanarak şampiyon olmuşlar.
İtalyaları, Almanyaları yenmişler. İngiltere kamuoyu görmezden gelse de o anda
dünyanın en formda takımılar ve tuhaf bir taktikle oynuyorlar.
Bu şartlar altında İngiliz yetkililer, Macaristan takımına
gösteri maçı yapma teklifinde bulunuyorlar.
Bu köşede birçok futbol klişesine olan itirazlarımızı dile
getirmiştik. Yine itiraz edeceğimiz bir futbol klişesi de “Futbol asla sadece
futbol değildir.” cümlesi. Simon Kuper adlı yazarın “Football Against the
Enemy” adlı kitabının Türkçe adı olan bu cümle, olur olmaz her yerde
kullanılır. Bazı insanlar bu cümleyi ilk kez duyduklarında şaşırırlar ve bu
cümlede daha önce hiçbir yerde görmedikleri müthiş bir derinlik bulurlar. Fakat
hayatı diyalektik bir bakış açısıyla yorumlayan bizler için, zaten hiçbir şey
asla sadece “kendisi” olamaz. Bu konuda futbola fazladan bir anlam yüklemenin gereği
yoktur.
Yüzyılın maçı için hemen “futbol asla sadece futbol
değildir” cümlesi araya sokuşturulur. İki toplumsal düzenin maçı olacaktır bu
maç. Yani kapitalizm ile sosyalizmin. O sıralar ABD, sömürü düzeninin
bayraktarlığını İngiltere’nin elinden almaya başlamıştır ama futbolla alakası
yoktur. Bu durumda ikinci keman İngiltere, sorumluluk almalıdır ve komünistlere
hadlerini bildirmelidir. Ama kazın ayağı öyle değildir.
Macarlar, İngilizleri 6-3 gibi bir skorla döverler. Bu maç
günümüzde oynanmış olsaydı, eminiz lümpen taraftar kültürü “dövme” eylemi
yerine cinsiyetçi başka fiiller kullanırdı. Daha ilk dakikada öne geçerler.
Devreye 4-2 önde girerler. Robson’ın “Onları tanımıyorduk. Bizim için Mars’tan
gelmiş gibiydiler” dediği, yine oyuncu Billy Wright’ın (Sir değil)
ayakkabılarıyla dalga geçtiği bu insanlar, 105.011 kişiye futbol dersi verip
gitmişlerdir.
Yenilen pehlivan güreşe doymazmış misali, kapitalist blok
hemen bir maç için daha ısrarcı olur. 23 Mayıs 1954’te Budapeşte’deki maçta,
Macarlar bu sefer 7-1 gibi bir skorla İngilizleri “döverler”. Kapitalizmin,
sosyalizm karşısında spor, sanat, kültür, bilim gibi alanlarda aldığı sayısız
yenilgilerden bazılarıdır bu maçlar.
O efsane Macar takımı 1956 yılında Türkiye’ye yenilene kadar
sadece bir kez, o da şaibeli bir şekilde mağlup olmuştur. 1954 Dünya Kupası
finalinde, Almanlar 3-2 öndeyken, İngiliz hakem, Puşkaş’ın attığı nizami golü
vermemiştir. Kimileri bunu bir çeşit intikam olarak yorumlar. Sonuç olarak
eklemeliyiz ki mücadele de intikam da sadece stadyumda değil. Stadyumlarla
beraber mahallelerde, okullarda, iş yerlerinde, sokaklarda. Buyurun…
Etiketler: Emperyalizm, Ferenc Puşkaş, Football Against the Enemy, Futbol, futbol asla sadece futbol değildir, İngiltere futbolu, Kapitalizm, Macaristan, reel sosyalizm, Simon Kuper, Sosyalizm