Muhafazakâr yaşam oldukça renksizdir. Zaten bu dünyadaki
yaşamı alabildiğince önemsizleştirip hem birçok tehlikeli politik sonuçlar
ortaya çıkarmaktadır hem de insanların yaşamdan keyif almalarının önüne
geçmektedir. Futbol bir güzellik nesnesi olarak elbette bu dünya tarafından pek
ilgi görmez. Ama insanlar da geri zekâlı değil, kaçınılmaz bir şekilde
güzelliklere yöneliyorlar.
İnançlar arasında ayrım yapmayız. Bu cümle, bir AKP
bürokratının baştan aşağı yalan olan cümlelerinden biri gibi tınladı,
farkındayız. Onlarla aynı şeyi kastetmiyoruz. Demek istiyoruz ki inançların
hepsi insanı gerileten sistematiklerdir. Bozulmuşu, bozulmamışı, samimisi,
samimi olmayanı, sosyalizme yakın olanı (!), uzak olanı…Hepsi aynı. İnsanın
ilerlemesi için ihtiyaç duyduğu şey inanç değil, sınıfsal hesaplaşmadır.
Doğal olarak Budizm de böyle bir şey. Bir inanç sistematiği
olarak sosyalizmi geciktirdiği oranda gerici bir şey. Tibet’teki sürgün Budist
rahiplerin, futbol tutkusunu işleyen bir film var. 1999 tarihli “The Cup/Kupa”.
Dünya Kupası maçları oynanırken ilerleyen filmler boldur ve
bu köşede de bazılarını incelemiştik. “Kupa” da filmden bir yıl önce düzenlenen
Fransa 1998 FIFA Dünya Kupası organizasyonuyla ilgili bir film. Rahip adayları
futbola oldukça ilgi duyuyorlar. Bulabilirlerse topla bulamazlarsa kola
kutusuyla maç yapıyorlar. Dünya Kupası maçları oynanırken rahip adayları
maçları izlemenin derdine düşüyorlar.
Bu arada mektebe iki tane Hintli çocuk geliyor. Bunlar
üzerinden bazı siyasi tartışmalar yaşanıyor. Ama çok yüzeysel. Tibet’in hala
devam eden bağımsızlık tartışmaları şöyle bir yoklanıyor. Bağımsızlığını tanıdığı
için Fransa destekleniyor falan. Rahip adayları “Tibetliliklerine” toz
kondurmuyorlar.
Film, belli limitleri olan bir eser. Gericiliğin üzerine
gitmek, onu teşhir etmek gibi bir derdi kesinlikle yok. İstemeden seyirciye
bazı doğru mesajlar veriyor. Birinci paragrafta bahsettiğimiz insanlığın güzel
şeylere ilgi duymadan yapamayacağı, hiçbir inancın insanın değiştirme
iradesinin yani kader yazıcılığının önüne geçemeyeceği mesajlarını, zorlarsanız
alabilirsiniz. Hepsi bu kadar.
Bunun yanında bazı yanlış mesajları da var. Bu mesajları
vermek belli ki arzu edilmiş. En tehlikeli mesaj da inancın hoşgörülü olabileceği
mesajı. Burada sanal bir hoşgörücülük yapmak niyetinde değiliz. Biz de iktidara
gelince “herkese” hoşgörülü davranmayacağız. soL “herkesi” kucaklayamaz.
Üzerine gidilmesi gereken şeyler vardır. Burada itiraz edilen, inançların
kendilerini öyle göstermeye çalışmaları. Katiyen olmadıkları halde kendilerini
“hoşgörülü” falan gibi göstermeye çalışıyorlar. Baş hocaefendi ve onun
altındaki bir diğer hocaefendi ne kadar da hoşgörülü öyle! Çocukların final
maçını izlemelerine izin veriyorlar. Hatta gelip bir ara maça da bakıyorlar.
Dini sevdiren din görevlisi…
Bir de rahiplerin, futbol izlemek için gittikleri mekânda
“ötekileştirilmesi” mevzusu var. Geçiniz. Bu kıytırık ötekileri anlaya anlaya
Türkiye iyice karanlığa battı. Tek gerçek öteki tanıyoruz: İşçi sınıfı.
Etiketler: Futbol Filmleri, işçi sınıfı, Kupa, öteki, ötekileştirmek, ötekini anlamak, Phörpa, The Cup, Tibet