Avrupa liglerinde ilk yarılar büyük oranda kapandı. Ülke
ülke yorumlayalım:
Almanya’dan başlayalım zira sol şeridi kapattılar.
Barcelona’yı geçebilecek tek takım gibi duran Bayern Münih, bu sene de hızlı
başladı. Rudi Völler, Bayern için artık kupaların değil rekorların önemli
olduğunu söylemişti. Bayern de birçok rekor kırmaya devam ediyor. Alınan sadece
iki beraberlik, atılan 42 gol, yenilen 8 gol ile devreyi kapattılar. Sahip
olunan müthiş ekonomik güçle sadece Almanya’da değil artık dünyada da hegemonik
bir güç olarak yollarına devam ediyorlar. Dortmund dördüncü olarak hayal
kırıklığı yarattı. Almanya “filminde” yardımcı role aday çoktur ve her sene
değişir bunlar. Bu sene de birtakım takımlar Bayern’e yancılık yapmaya devam
ediyorlar.
İspanya, 2008’den sonra sahip olduğu “dünyanın ağası”
unvanını devam ettirebilecek mi? Bu iş çokça Barcelona orta sahasının
performansına bağlı ve orada, hala, işler yolunda. Topu vermiyorlar. Barcelona
bu sene sahip olduğu 16 maç üst üste kazanma rekorunu kırabilirdi ama olmadı.
Messi’nin yaşadığı sakatlıklar sorun gibi gözükse de 21 yaşındaki Neymar’ın
form tutması sorunları öteledi. Real Madrid, Mourinho’dan sonra o kadar da
korkutucu değil gibi sanki. Atletico Madrid’in sonuna kadar götüremeyeceğini ve
şampiyon olamayacağını herkes biliyor. Genç nüfustaki işsizlik oranında
inanılmaz rakamlara sahip İspanya’da, bir sosyal patlama yaşanmayacağının
sadece iki günlük garantisi var ama futbol sarsılmaz görüntüsünü korumaya devam
ediyor. Şimdilik…
Ferguson sonrası İngiltere’nin nasıl olacağını, herkes merak
ediyordu. Man. United elbette bocalıyor. Şampiyon olamayacaklar gibi. Bununla
birlikte en çok şampiyon adayının olduğu lig, İngiltere ligi. Birinci ile
sekizinci arasında sekiz puan fark var. Arsenal herkesi şaşırttı. Biz de bir
yazımızda sürekli iyi “ciro” yapan Arsenal’in artık kupa kazanamadığı için
krize gireceğini yazmıştık. Öngörümüz tutmayabilir. Marx’ın, Lenin’in bile bazı
öngörüleri tutmazken, bizim kıytırık bir oyun üzerine yaptığımız öngörünün
tutmaması çok da önemli değil.
İtalya’da işler iyi değil. İspanya’nın aksine, ekonomik
krizin yakıcılığını yeşil sahalarda da hissediyorlar. Doğru dürüst bir yıldız
oyuncuları yok. İyi oyuncular artık İtalya’ya gitmiyorlar. Şampiyonlar Ligi’nde
Juventus, yedi puan alan Galatasaray’ın arkasında kalırken; 12 puan alan Napoli
de elendi. Bir zamanların futbolun şahı değil adeta şahbazı olan ülke, artık
kâğıttan kaplan.
Fransa’da, kapitalistler tarafından paraya boğulan takım
sayısı iki ve onlar da zirveyi paylaşıyorlar zaten.
Çok farklı futbol modelleri olan Portekiz, Rusya ve
Hollanda’da durumlar nasıl? Portekiz’de üç önemli-patron takım da aynı puanla
kapattılar devreyi. Şampiyonlar Ligi’ne elveda dediler. Tüccarlıkta
gösterdikleri hinliği yeşil sahalarda bu sene gösteremediler. Rusya’da
Leningrad’ın takımı, Rusya “Premier Ligi”nde, Moskova takımlarının önünde. Aynı
takım, altı puanla Şampiyonlar Ligi’nde de tur atladı. Rusya’daki en ilginç
gelişme, düğünlerde para saçan göbekli adamlara benzeyen Anzhi’nin son sırada
yer alması galiba. Sevinmiyoruz desek yalan söylemiş oluruz. Hollanda’nın
futbol geleneği olan bir ülke olması ile küçük ve nispeten önemsiz bir ülke
olması arasındaki diyalektik ilişki başını ağrıtmaya devam ediyor. Günümüz
vahşi-endüstriyel futbolunda kulüpler düzeyinde hiçbir şansa sahip değiller.
İşte böyle. Siyasi ve ekonomik denge(sizlik)ler futbolda rol
oynamaya devam ediyor…
Etiketler: Alman futbolu, Barcelona, Futbol, Real Madrid