BAYRAK MESELESİ
Dostoyevski’ye göre insan her yerde ve her zamanda aynıdır.
Şimdi ben bunu savunacak mıyım savunmayacak mıyım?
Dostoyevski gibi gelmiş geçmiş en önemli yazarlardan biri kabul edilen bir
insanın düşüncesine katılmamak riskli bir iş.
Elbette savunmayacağım çünkü ben aklı başında biri olduğumu
düşünüyorum. Böyle bilim dışı bir fikri ancak Zeki Demirkubuz gibi sinizm
batağına saplanmış insanlar savunur. Doğa ve toplum sürekli değiştiği için
insan da eşşek gibi değişir. İnsan bu değişimin hem öznesi hem nesnesidir.
Dostoyevski’nin şanssızlığı, Marksizmin Marx hayattayken
ideolojik üstünlüğünü henüz kazanamamış olmasıdır. Dolayısıyla onun eserleri de
o hayattayken Rusça’ya çevrilmemişti. Dostoyevksi hayattayken bu üstünlük
gerçekleşmiş olsaydı kendisi böyle abuk subuk laflar etmezdi.
Dostoyevksi’nin cümlesindeki insan yerine bir “şeyi”
koyalım. Herhangi bir şeyi. O da her yerde ve her zamanda aynı şey
olmayacaktır. Bilimsel olarak.
Bayrak da böyle.
Bayrak her yerde ve her dönemde aynı şey değildir.
2013 Haziran’ında bir mahallede bir yürüyüş yaptığımızı
hatırlıyorum. Halk içgüdüleriyle gelmişti. AKP denen faşist, gerici partinin
ülkesine topyekun saldırdığını hissediyordu ve bir şeyler yapmak istiyordu.
Yürüyüş esnasında en öndekilerden birinin elinde bayrak vardı. Birden karşıdan
bir polis otosu belirdi. 50, 60 kişilik kitleyi görünce sağdaki bulduğu ilk
boşluktan kaçmıştı. Kitlenin elinde pankart, döviz hiçbir şey yoktu. Bir tane
bayrak vardı. O kişinin de iğrenç bir insan olmadığına eminim.
Bizim iddiamız bayrağın Haziran Direnişi ile birlikte
faşizmin elinden alındığıdır. Demek ki direnişten önce faşizmin elinde olduğunu
düşünüyorduk. Öyleydi zaten. Diğer tezimiz de bayrağın 12 Eylül’le beraber
faşizmin eline geçtiğiydi. Devrimciler ve Kürtler için bir şiddet objesine
dönüştü. Zindanlarda bayrakla insanlara işkence yapıldı.
12 Eylül’den önce normal bir yerdeydi bayrak.
Bu topraklardaki sosyalist siyasetin en önemli eylemlerinden
biri olan 1 Mayıs 1977 kutlamalarına insanların nasıl da kompleksizce bayrakla
katıldığını biliyor muyuz? Bu yazının altındaki yorum bölümüne bu durumun
fotoğrafını koyacağım.
Yılmaz Güney’e devrimcilerin veya Kürt siyasetinin bir
itirazı var mı? Onun 1970 tarihli “Umut” adlı filminin Türkiye’de çekilmiş en
iyi filmlerden biri olduğunu iddia edersem itiraz gelir mi? O filmdeki
arabacıların protesto yürüyüşüne katılan Cabbar karakteri elinde bayrağıyla
“hiçbir şey bulamadım, bununla geldim” dediğinde ulusalcı, ırkçı mı oluyor? Bu
görüntüyü de yorum bölümünde paylaşacağım, siz zahmete girmeyin. Arabacı Cabbar
bayrakla gelir, tıpkı Haziran’daki çağrı merkezi çalışanı Burcu gibi. Cabbar
belediyenin at arabalarını kaldırmasından, Burcu da AKP’nin kızlı erkekli parka
oturmayın demesinden şikâyetçidir. Bunlarla bir şeyler yapılmak isteniyor mu
istenmiyor mu? Ama yapılamaz ne de olsa onlar ırkçı. Irkçılık da günümüzdeki en
en önemli problem…
Sevdalınız komünisttir diyen Lenin2in mezarında nöbet tutmuş
Nazım’ın şiirleri var. Şiirler için siz
zahmete girin de bulun.
15-16 Haziran yürüyüşleri yine bu topraklardaki en önemli
sınıf hareketlerinden biridir. O yürüyüş esnasında insanların işçilerin
şiddetinden korunmak için camlarına bayrak astıklarını biliyor muyuz? Belgesi
yok. O yürüyüşleri başlatan insanlardan biri olan İbrahim Özyürek’e mesajla
sorabilirsiniz ama.
Küba’nın devrimden sonra bayrağını değiştirmediğini
ekleyelim.
Bayraklar, antlar, heykeller, marşlar, semboller olmasın
diye düşünmedim hiçbir zaman. Bunlar doğadaki ve toplumdaki ilerlemeleri
yakalayabildiği oranda olmalıdırlar. İnsandaki ilerlemeyi yakalayabiliyorsa
olsun. Türkiye’deki “Andımız” böyle bir şey değildi ama Küba’daki “Che andı”
böyle bir şey. Haziran’daki bayrak böyle bir şey. 12 Eylül’ün bayrağı böyle bir
şey değil.
O kadar zorlukla faşizmin elinden alınmış ve normal bir yere
konulmuş bayrak tekrar verilmek mi isteniyor? Bu bir daha asla olmaz diyemeyiz.
Biz ısrar edeceğiz.
Irkçı mırkçı falan değiliz.
Cesaretli olmak gerekirse şunu söylemek gerekir: İnsanlar
duygularını bilimin önüne koyuyorlar. Yapacak bir şey yok şimdilik. %5 oy
oranım olsaydı bu yazdıklarımı daha bir dikkatle okurdunuz. Çalışmaya devam…
Ülkenin mevcut sınırlarıyla bir aydınlık geleceği olacaksa
eğer bu bayrakla kavga ederek olmayacak. Kürt düşmanlığı yaparak hiç olmayacak.
Bayrağı elinde tutan faşistlere “defol git” diyerek olacak. Olacaksa eğer…
Etiketler: bayrak, faşizm, Haziran Direnişi, Kürt hareketi