Dün birincisini yazdığım yazının ikinci bölümüyle devam
ediyorum.
Hoşlanmadığım insan davranışlarının yazısının birinci
bölümünde, birinci madde planım dışında fazla yer kaplamıştı. O yüzden yazıyı
ikiye bölmek zorunda kaldım. Geçenlerde yorumladığımız “Nymphomaniac/İtiraf”
filmi gibi aynı.
Neydi o birinci madde?
Kusursuzluk arayışçılarının, sosyalizmle ilgili diyalektik
olmayan yaklaşımlarıydı.
Diğer maddelere geçelim.
İKİ: YANIMDA SİGARA İÇİLMESİ
Bu mesele birkaç hafta önce bir daha ısındı. Tayyip, yoldan
geçerken bir kafede sigara içenlere gider yapmıştı. Sigara yasağından tuhaf bir
mağduriyet çıkaran sevgili sigara içen dostlarım söylemlerini yükselttiler.
Bu ideolojik değil pratik bir mesele.
Gerçekten çok kötü oluyor gençler.
Birisi benim bir davranışımdan rahatsız olduğunu söylese ve
o davranış ideolojik değil de pratik bir mesele olsa ölene kadar onu bir daha
yapmazdım.
“Sen içmiyorsun, bilemezsin!”
Sen içmezsen ölmeyeceğine göre ben neden mağdur oluyorum,
sen git ötekileş!
Savunacak bir şey yok. Duyarlı davranmıyorsunuz.
Stalingrad savunması verilirken askerlerin canlarının tütün
çektiği bilgisi Stalin’e ulaşır. Bin bir çeşit sorunlarla mücadele ederken,
Stalin cepheye bir şekilde tütün sevkıyatı yapılmasını emreder. Şimdi bir
tarafta Stalin diğer tarafta Tayyip…Yine de bu meselede yetmez-ama-evet (not
enough-anyhow-yes).
Diğer bir tarafta da Lenin var. Dünyadaki ilk sigara
yasağını o uygulamıştır. Alman emperyalistleriyle “görüşüp, anlaştıktan” sonra
Rusya’ya doğru giderken, Mühürlü Tren’de sigara yasağı uygulamıştır.
ÜÇ: ARAMALARA GERİ DÖNÜLMEMESİ
Son zamanlarda yaygınlaştı bu. Benim asla yapmadığım bir şey
olduğu için rahatlıkla bu konuda üste çıkabiliyorum. Biraz abartı gibi
gelebilir ama son yıllarda Türkiye toplumundaki genel duyarsızlaşma haliyle çok
da alakasız olmadığını düşünmekteyim. Özel bir alanda, özel zamanlarda
kendisini gösteren genel bir gerçekle karşı karşıyayız. Kabul ediyorum, hayat
berbat ve kapitalizmin insanı heyecanlandıran hiçbir şeyi yok. Hal böyleyken
“amaan boşver” mottosu her yerde karşımıza çıkıyor. Her şeye rağmen
hoşlanmıyorum bu davranıştan. Bu arada, ben Whatsapp’ta yokum. Var gibi
gözüküyorum ama yokum. Bir de toplu SMS’lere geri dönmüyorum.
DÖRT: DİNİ SÖYLEMLERİ DAYATMAK
AKP’nin ortaya çıkardığı toplumsallığın başımıza bela ettiği
şeylerden biri de bu. “Selamın aleyküm”, “inşallah, maşallah”, “nasipse olur,
nasip değilse kıçını yırtsan da olmaz”, “hakkını helal et”…Liste uzar gider.
Birileri bunlarla yatıp kalkıyor. Bunu yaparken sanki bu saçmalıklar herkesin
dünyasında varmış gibi olur olmaz her yerde kullanıyorlar. Tabi bu işin bir
ideolojik müdahale olduğunu gözden kaçırmamak lazım. Ona göre de tutum takınmak
lazım. Artık kurban etlerini almıyorum. Kırılırlarsa kırılsınlar. Beni rahatsız
eden bir şeyi bana dayatmaya ne hakkın var? Tutarsızlık itirafı: Aşureleri
alıyorum ama…
BEŞ: BİR SANAT ESERİ İCRA EDİLİRKEN SAYGISIZCA DAVRANMAK
Türkiye’de sık görülür bu. Özellikle müzik icra edilirken.
Sanatçı eserini çalarken bir alkış kopar. Bir açış yaparken, en heyecanlı
anında alkış kopar ve sanatçıyı da dağıtır bu. Geçenlerde bir video izledim.
Gelmiş geçmiş en iyi gitaristlerden Narciso Yepez sahneye uzun alkış seansından
sonra tekrar çıkıyor. “Romance” adlı çok bilinen bir gitar ezgisini çalmaya
başlıyor. Salondan alkış kopuyor. Yepez çalmayı kesiyor ve seyirciye gider
yapıyor. “İki dakka bir susun” diyor. Ben buna defalarca tanık oldum. En son
Kadıköy Sahne’de Ahmet Aslan konserinde oldu. Adam sahnede sanatını icra
ederken amcaoğulları goygoyun dibini buldular. Önce seyirciler uyardı sonra da
Ahmet Aslan’ın kendisi. Sohbet edecekseniz pavyona gidin.
ALTI: AKILLI TELEFONLA UĞRAŞMAK KONUSUNDA İŞİN BOKUNU
ÇIKARANLAR
Ben otobüsteyken bile etrafımdakilere saygısızlık olmasın
diye fazla uğraşmıyorum telefonla. Şaka bir yana, artık akıllı telefonların
hayatlarımıza geri dönüşsüz girdiklerinin farkındayım. Resme bakıldığında
insanların hep bir şeylerle haşır neşir olduklarını görüyoruz ama bu akıllı telefon
işi başka bir şey. Bu yazıyı aşan boyutları var. İdeolojik bir boyutu var hiç
kuşkusuz. Hayatımıza girdi ama dediğim gibi işin bokunu çıkaranlar fazlasıyla
var. “Sağol, teşekkür ederiz, biz de iyiyiz!”