TOP 10 ABUR CUBUR
“Öğretmenim abur cubur keşke sağlıklı olsaydı. Her gün
yerdik.”
“Abur cubur sağlıksızdır” diyince böyle diyor dördüncü sınıf
öğrencisi. Aslında her gün yiyorlar. Ekonomik duruma bağlı olarak çocuklar her
gün abur cubur yiyorlar zaten.
Abur cuburu hep sevmişimdir. Kişisel Top 10 listemi sunmak
istedim. Başlayalım:
10- Eti Hoşbeş:
Gofretler hep ilgimi çekmiştir. Çocukluğumda sadece Dokuz
Kat vardı. Hepsini sevmekle beraber fındıklısı favorimdi. Son zamanlarda her
abur cuburda olduğu gibi gofret konusunda da ciddi atılımlar var. BİM’de
satılan adını hatırlayamadığım muzlu ve kakaolu gofret örneğin. Eti’nin
Hoşbeş’leri bu anlamda en çok dikkat çeken ürün. Özellikle küçük paketlerde
satılmayan vişneli, portakallı ve acayip bir mandalina türünden yapılanı (adını
hatırlayamayacağım) çok çok iyi. Bu arada belirteyim, bu listede hamurdan ve
kakaodan yapılan her şey şekersiz çayla çok iyi gidiyor.
9- Torku kakaolu:
“Ülker şeriatçıların Eti Yahudilerin! İkisini de almıyorum.”
Dünyanın en sığ değerlendirmesini dinlediniz. AKP döneminde “yeşil sermaye”
denilen bir takım odakların palazlandığı doğrudur. Palazlanmak ne kelime,
bunların bitleri kanlandı! AKP bunları ıhya etti. “Bunlar tehlikelidir” de
doğru olmakla birlikte asıl olan, AKP’nin hayatın her alanını gerici yönde
dönüştürmesidir tehlikeli olan. Bir başka doğru da AKP’nin “yeşil olmayan”
sermaye ile çözülemez bir problemi olmadığıdır. Konya’nın gümüş yüzüklü
burjuvası Torku’nun son dönemlerdeki atağı gözlerden kaçmıyor. Portakallı
tarçınlı bisküvisi dikkatleri çekiyor. Glikoz şurubu kullanımıyla ilgili çok
şeyler yazılıyor söyleniyor. Benim bildiğim tüm AB nüfusu için %1’den fazla
olamaz bu kullanım ama Türkiye’de %3 olan oran için AKP %10’luk kanun teklifi
vermişti. Merdiven altı üretimler bu oranda yok bu arada. Torku ürünlerinde
“yok” gibi iddialar var ama bu konuda herhangi bir bilgim yok. Hissiyatım var:
Allahına kadar vardır. Torku’nun kakaolu bisküvisi bu listeye girdi. Çayla çok
seviyeli bir birliktelikleri var.
8- Schweppes mandalina aromalı gazoz:
80’li yıllar veya 90’lı yıllarda gazlı içecekler çok
popülerdi. Düğünleri sırf bu yüzden çok severdim. Gazlı içecek içmek (özellikle
de Coca Cola) bir güzellikti. Cam şişede olanlarına doyum olmazdı. Elbette
zararlıydılar ama kimse zararını sorgulamazdı. 1800’lü yıllarda Avrupa’daki
proleterlerin pazar günü panayır yerlerinde tükettikleri en popüler
içeceklerden biriydi gazozlar. Şu anda durum nedir? Bir kere alternatif çoktur.
Benim hiç sevmediğim “ays ti”ler, Link gibi içecekler var. Bir dolu şekerli
içecek var. Çok az tüketmekle birlikte mandalina aromalı Scheweppes’in favorim
olduğunu söyleyebilirim. Çocukluğumdaki İlham gazozlarını hatırladım şimdi.
Gittigidiyor.com’da şişesi satılığa çıkarılmış. Böyle…
7- Bounty:
Çikolatalardan neyi alsam diye çok düşündüm. Bounty galip
geldi. Mutlaka onun kadar sevilenler de vardır. İçinde hindistan cevizi
(Hindistan büyük harfle mi?) olan çikolataları çok severim. Çocukluğumun
favorisi Dido vardı bir de efsane olan. Sigara kâğıdı gibi bir kâğıda sarılanı
vardı. Dido’da o eski tadı bulamadığım için listeye almadım.
6- Tofita:
Sakız çiğnemek üzerinde çok sosyoloji geliştirilebilecek bir
şey. Sosyal bir eyleme dönüşmüş durumda. Orucu bozup bozmadığı her Ramazan
ayında en önemli gündem maddesi oluyor örneğin. Öğretmenler stres yüküne stres
katıyor bu yüzden (ben serbest bırakıyorum.) Karşınızdaki insan için ne
düşündüğünüz bile açığa çıkabiliyor bu eylem sayesinde. Birisi teklif etmezse
yapmadığım bir eylemdir benim için ama bu Tofita’ları seviyorum. Hem sakız
çiğniyorsun hem çiğnemiyorsun. Aromaları da çok güzel. Naneli şekeri hiç sevmem
bu arada.
5- Jelibon:
Ayılısı var kolalısı var. Değişik şekillerde olanı da var.
Kolalısını severim. Markanın adı ürünün adı olan nesnelere de bir örnektir.
Kola, jilet, selpak gibi. Bir de AVM’lerde açıktan satılanları vardır. Çok
arayışçılık vardır bu alanda. Devrimci siyaset jelibonculuğu örnek almalı :P
Seviyoruz işte.
4- Pringles:
Aslında çok cips insanı değilimdir fakat bunu özellikle de
bira ile tüketmeyi çok severim. Bira ile cips tüketecekseniz karının bir aç
olması iyidir. Cips konusunda da çok arayışlar var. Bir de mısır mı patates mi
tartışması var. Pringles favorim ama genelde mısır cipsini daha çok severim
ben. Fırınlanmış olduğunu yani daha sağlıklı olduğunu iddia edenler var. Kendi
abur cubur ürününün sağlıklı olduğunu iddia edenleri fazla ciddiye almamayı öneriyorum.
Çok yi biliyoruz ki o iş artık bitti. Kapitalizm gıda konusunda insanlığa
zehirden başka bir şey sunamıyor. Emin olun yarın tüm dünyada sosyalizm gelse
mevcut durumda o da ne yapacağını bilemez. Tam bir keşmekeş var dünyada gıda
konusunda. Evrim sürecine emanet yaşıyoruz işte. Pringles yemezsek ölmeyi ne
kadar geciktirebiliriz bilemiyorum. O zaman abartmadan durmak yok yola devam.
3- Tadelle:
Heyecan dorukta. Acaba bir numara hangisi? Üç numara Tadelle.
Çocukluğumda vardı bu çikolata. Ülker Hobby ile aynı tarzdaydı. Uzunca bir süre
yok oldu piyasadan. Sonra beş, altı sene önce tekrar belirdi. Ben öyle
biliyorum, yanlışım varsa düzeltin. Tadelle tekrar piyasaya çıkınca çok
sevinmiştim. Üstelik bu sefer arayışçılıkla. Bitterini yapmışlar örneğin. Bu arada
ben bitter sevmem. Umut vadeden gofretleri de var. Maxinut’ı tavsiye ederim
ayrıca. Tadelle’yi ağzınıza alınca bir fark olduğunu anlıyorsunuz. Glikoz
şurubu kullanmadığını iddia eden yazılar da var ayrıca. Geçenlerde bir goygoy
ortalıkta dolanmıştı: Dünyada 30 yıllık kakao kaldı. Ondan sonra çikolata diye
bir şey olmayacak…H.G. Wells romanı gibi bir şey. Öyle olsaydı, devrimci kriz
ortaya çıkardı. Yönetenler eskisi gibi yönetemez, ezilenler eskisi gibi yaşamak
istememeye başlarlardı kitlesel olarak. Şaka bir yana, çikolatasız bir hayat
Zeki Demirkubuz’un çektiği bir müzikale benzerdi herhalde.
2- Eti Negro:
Irkçı bisküvimiz de var. “Negro” kelimesi Latince siyah
anlamına gelen “nigrum” kelimesinden türemiştir ve siyahileri aşağılamak için
kullanılır yer yer. Artık Türkiye’de “zenci” kelimesi de hoş olmayan bir kelime
oldu. Negro da böyle. Tarihte bazı dönemlerde sorun yok ama bazı dönemlerde
sorunlu bir kelime olmuştur. Şu anda öyledir. Bir siyahiye negro diyemezsiniz.
Fakat Türkiye’de bisküvisi var. Çayın en favori partneri.
1- Eti Puf:
Oscar goes to Eti Puf! Ben, Türkiye’de Facebook’a ilk üye
olanlardanım. Eti Puf adında bir sayfa açmıştım o zamanlar. O kadar severim
yani. 20 tane yiyebilirim ki tıka basa yemeyi hiç sevmem. Eti Puf olunca
kendimi durduramıyorum sayın seyirciler. Favorim beyazıdır. Renklisine hiç
alışamadım. Seviyoruz kendisini çok. Sinemada da rol almıştır Eti Puf. “Sultan”
filminde şoför Kemal, bakkal Bahtiyar’ın bakkalını basınca tezgâh üzerinde
bulunan Eti Puf’tan alır bir tane yer. Bu rolüyle Oscar alan Eti Puf, “The
Silence of the Lamb”deki Anthony Hopkins ile beraber ekranda en az görünen
Oscar’lı oyuncu rekorunu paylaşır.
İyi günler…
Not 1: Siyasi yazılar pek ilgi çekmiyor ama yeme içme
yazıları çok ilgi çekiyor. O yüzden yeme içme yazılarında satır aralarında
giydirme gibi bir yöntem buldum. Burada da vardır.
Not 2: Şu % 80, % 70 kakaolu çikolatalar kabir azabı gibi.
Not 3: Jacky marka gofret bulabileceğimiz bir yer var mı?
Not 4: Halk’ın ürünleri çok dandik.
Not 5: Nestle Damak, gideri var…
Not 6: Yirmi adımda Ülker çikolatalı gofreti bitiremezsiniz.
Her iddiasına varım.
Not 7: Şimdiki gençler “zevk almıyorlarsa” hiçbir şey
yapmamak eğilimindeler.
Etiketler: abur cubur, yemek