Gerçi “yazılmak” nahoş bir kelimeymiş. Tamam, o zaman şöyle
diyelim: Birisine ilgi duyuyorsanız ve bir diyalog başlatmak istiyorsanız bu
filmleri izletin…
Aşk satar!
Kapitalizmin temel doğrularından biridir bu. Aslında
kapitalizmin bulup çıkardığı bir şey değildir. Ondan önce de aşk satardı.
İnsanlar (bütün insanlar) bu tür şeylere ilgi duyarlar.
Sinema da buna ilgisiz kalmamıştır. Hatta büyük oranda
bununla ilgilenmiştir bile diyebiliriz. Romantik komedi bir türdür. Dünya
farkında değil ama 70’li yıllarda, Tarık Akan’ın Ferit, karşısındaki herhangi
bir kadının da Alev ismini aldığı filmler bu türün dünyadaki ilk
örneklerindendir diyebiliriz. Woody Allen’ın “Annie Hall” (1977) adlı filmiyle
beraber 80’li yıllardan başlayarak bu türde tam anlamıyla bir bombardıman
başlamıştır.
Sıkıcıdır bu filmler. Sabun köpüğü filmlerdir. İnsanların en
yaygın olarak sahip oldukları duyguları sömürerek iş yapmaya çalışırlar. Meg
Ryan’lı, Sandra Bullock’lu, Julia Roberts’lı bu filmlerin ilk beş dakikasında
sonunu tahmin edebiliyorum.
Ama böyle olmayanları da vardır. İyi ki varlar. Zeka ürünü,
aşkı normalleştiren yani olduğu gibi yani mitleştirmeyen yani iniş çıkışlarıyla
ele alan filmler de vardır.
Yazının sonunda bunlardan bir liste bulacaksınız.
Bugünkü filme gelelim.
Veya filmlere.
“Before” üçlemesi deniyor bunlara.
Yönetmen Richard Linklater hayranı olduğum bir dehadır.
Kafası o kadar iyi çalışır ki tam anlamıyla diyalog bombardımanı
diyebileceğimiz filmlerde her anda müthiş bir ayrıntı yakalar.
Geçenlerde onun iki filmini tavsiye etmiştim. 1994’te
çekilen “Before Sunrise/Gün Doğmadan” ve onun 2004 yılında aynı oyuncularla
çekilen devam filmi “Before Sunset/Gün Batmadan”dı bu filmler.
Bir on sene sonra yine bir devam filmi gelir mi diye
düşünmüştüm uzun süre önce. 2013 yılında “Before Midnight/Geceyarısından Önce”
adlı devam filmi gelmiş ama ben gözümden kaçırmışım.
Bugün onu da izledim.
Sanırım bu filmleri derli toplu ele almak gerekiyor.
İki genç ve güzel insan Jesse ve Celine’in yirmi yıllık
hikayesi bu ve gerçek zamanlı.
94 yılında Avrupa’da seyahat eden Amerikalı Jesse trende
Celine’i görür. Aralarında tamamen tesadüfen bir diyalog başlar. Kısa tren
seyahati boyunca bu diyalog giderek bir bağa dönüşür. Jesse Viyana’da inecektir
ve sabah uçağı kalkana kadar şehirde aylak aylak dolaşacaktır. Paris’e doğru
giden Celine’e kendisine eşlik etmesini ister. Celine bu tuhaf teklifi kabul
eder. İkili sabaha kadar Viyana’yı dolaşırlar. Dünyanın en güzel kentlerinden
biri olan Viyana fonunda oldukça sıcak, samimi ve gerçekçi bir “yazılma” süreci
izleriz. İkili arasındaki ateş ekranı doldurup taşar. Sabah olur ve sonra ne olur?
Sanırım burada kesmek gerekiyor.
İkinci filmin de üçüncü filmin de konusundan bahsetmemek
gerekiyor bence. Bütün sürpriz kaçar. Soruyu geliştirerek tekrarlayalım: Viyana’da
gece ve sabah ne oldu? Bu olanlar 10 ve 20 sene sonra nereye evrildi?
Richard Linklater evreninde çok büyük kavgalar, kötülükler
yer almaz ama alabildiğine gerçekçi ve zekice şeyler vardır bu evrende.
“Before” üçlemesini her canlıya tavsiye ediyorum.
Aşkı diyalektik bir şekilde, hadi halka inelim, olduğu gibi yani
inişli çıkışlı ele alan filmler listesi:
1- “Closer/Daha
Yaklaş”
2- “500
Days of Summer/Aşkın 500 Günü”
3- “Up
in the Air/Aklı Havada”
4- “Blue
Valentine/Aşk ve Küller”
5- “Ali:
Fear Eats Soul/Korku Ruhu Kemirir”
6- “Ladybird
Ladybird”
7- “Amour/Aşk”
8- “Barney’s
Version/Benim Hikayem”
9- “Bizim
Büyük Çaresizliğimiz”
10- “The Kids Are All
Right/İki Kadın Bir Erkek”
11- “Sex, Lies &Videotape/Seks
Yalanları”
12- “Çoğunluk”
13- “Broken Flowers/Kırık
Çiçekler”
14- “Gegen die
wand/Duvara Karşı”
15- “Ali’nin Sekiz
Günü”
16- “Dilber’in Sekiz
Günü”
17- “Zeynep’in Sekiz
Günü”
18- “Gitmek: My
Marlon and Brando”
19- “Rıza”
20- “Paris, Texas”
Not: Yazım yanlışlarını kontrol edemeyeceğim.
Etiketler: Sinema