Merhaba arkadaşlar, nasılsınız?
Şimdi Gürkan Candan ile ilgili düşüncelerimi yazacağım.
Bu yazıya ilham veren olay iki, üç ay önce yaşandı.
Gürkan ile aynı sokakta oturuyoruz. Eve doğru giderken
aklıma kendisine bir sürpriz yapmak geldi. Arabasının sileceğine bir adet Torku
No:1 gofret bıraktım. Bu lezzete son zamanlarda düşkündüm ve onun da seveceğini
düşünüyordum. Benim olduğumu anlayacağı bir not ile beraber gofreti bıraktım
ama kendisinden ses, seda çıkmadı. Geçenlerde sorduğumda gofreti görmediğini
söyledi. Mahalledeki bebeler gofreti götürmüşler. Keşke gofret eline
geçebilseymiş. Hoş bir “süprüzmüş”…
O zaman bu var.
Birisine özel Facebook yazısını ilk defa yazmıyorum. Bir
keresinde de yazıldığım bir kadına onunla gerçekleştirdiğimiz ilk buluşmayı
yazmıştım uzun uzun fakat o yazı sadece onun göreceği şekilde ayarlanmıştı.
Herkesin okuyabileceği kişiye özel yazıyı ilk defa yazıyorum.
Gürkan ile nerede tanıştık?
Bir sendika toplantısında tanıştık.
Yerel ve özgün bir oluşumdu. Hali hazırda mevcut olan
sendikamızın bir bölgedeki gayrı resmi toplantılarıydı. Her şey biraz fazla
gayrı resmiydi sanki. Sonra toplantılarda notlar üzerinden goygoy yapmaya
başladık. Gürkan’ın göz kamaştırıcı goygoy yeteneği gitgide kendisini
gösteriyordu. O zaman da evlerimiz yakındı. Ara ara maç izlerdik. Futbol ortaklığımıza
geleceğiz. O ilk zamanlar bir goygoy ittifakımız vardı ama kendisine özel yazı
yazacak kadar samimi değildik.
Sonra ben mahalleden taşındım. Bir seneliğine başka bir
yerde yaşadım. O bir sene boyunca pek yüz yüze görüştüğümüzü hatırlamıyorum. Belki
bir sendika eyleminde falan denk gelmişizdir. Bu arada Gürkan benim Facebook
yazılarıma yorumlar yapmaya başladı. Neredeyse bir sene öncekinden daha çok
görüşür olmuştuk yorumlarda. Bu yorumlar genelde benim Troçki’ye takılmam, onun
cevaplaması veya onun genelde reel sosyalizm uygulamalarını “eleştirmesi”
üzerineydi. Buna da geleceğiz. Filmleri izlemişse mutlaka düşüncesini
bırakırdı, izlememişse filmin gideri olup olmadığını didiklerdi.
Sonra ben tek aynı mahalleye taşındım. Hatta işte aynı
sokağa düştük. Bu arada Gürkan evlenmişti. Evlerine gittiğimde eşine “bir
kadının en sevmediği şey nedir?” diye sordum. Merve’nin aklına bir şey gelmedi.
Cevap, evli erkeğin futbol seven bekar arkadaşı idi.
Şu anda aynı sokakta oturuyoruz. Evlilik problem değil de
Gürkan’ların çocuğu olduğu için çok sık görüşemiyoruz ama ben kendisiyle derin
ve sağlam bir bağ kuruduğumuzu hissediyorum. Yine ara ara yüz yüze görüştük. Bazı
maçları izledik. Hatta maç izlemeden de çay muhabbeti yaptık.
Tatilden dönünce o, bu tür etkinlikler yine yapmaya devam
ederiz.
Kendisiyle sanal dostluğumuz ise her gün artarak devam
ediyor.
Bazen telefonu elime saatlerce almam. Sonra açarım ki Gürkan
benim sayfaya sıradan bakmış ve kadrolu yorumcu olarak sağ olsun her şeye bir
takım katkılarda bulunmuş.
Hiç ayar verme oldu mu?
Hatırlamıyorum ama bir kere bir yorumunu silmiştim ve bana
bozulmuştu. Bir daha bana bulaşmayacağına dair bir deklarasyon yayınlamıştı. Sonra
ben gönlünü aldım. O yorumu silmek zorunda kalmıştım çünkü üçüncü bir kişiyi
ima ediyordu ve o üçüncü kişi o yorumu görürse üzülecekti. Benim hatam
sildikten sonra Gürkan’a bunu söylememiş olmamdı.
FUTBOL
Gürkan ile en ortaklaştığımız konu futbol tutkusu. Futbolun günden
güne sevimsizleşmeye başlaması, eski güzel günleri bilen iki insan olarak bizi
ortaklaştırıyor. Hangi takım tuttuğumuz önemli değil zaten ben sanırım kendimi
artık takım tutan bir insan olarak görmüyorum. Galatasaray’ın başarılarından
pek heyecanlanmıyorum. Türk futbolunu takip etmeyi bıraktım zaten. Avrupa’yı
çok iyi takip ediyorum ama. O da ne kadar devam eder bilemiyorum. Messi futbolu
bırakınca bir kopuş yaşayacağımı düşünüyorum ve de bundan korkuyorum açıkçası.
Gürkan yerli futbolu daha iyi takip eder. Futbol işi böyle.
MÜZİK
Müzik konusunda pek ortak noktamız yok. Gürkan metalcidir
veya ona benzer bir şey. Ben de metal hariç her türlü müziği dinlerim. Zaten
halk müziğini de icra ediyorum. Gürkan halk müziğini çok tutmaz ama ne bileyim
bir Murat Bekar gibi türkü çalınınca polis de çağırmaz hani.
SİNEMA
Bu konu da ortaklaşmamış müzik ile futbol arasında bir
yerdedir. Tabi Gürkan’ın sinemacılık kariyeri benim kadar yok J
ama yine de üzerinde konuşabilecek bir sürü film bulabiliyoruz. Bana en uzak
olan tür müzikal ve bilim-kurgudur. Onda sanki bilim-kurguyu çok seven bir
insan imajı var.
KÜFÜR
Ben de Gürkan da küfür etmeyiz ama ikimiz de kelimelerle,
yazınla, edebiyatla ilgiliyiz. Argoyla da ilgiliyiz. O yüzden goygoy niyetine
birbirimize bazen argo deyimler göndeririz. İlginç argo deyimleri ele alırız.
SOL SİYASET
Gürkan DSİP’li(ydi)dir ben TKP’li. Şimdi muhtemelen geçen
sene TKP’nin başına ne geldiğini bilmiyorsunuz. Onlarla boğulmaya gerek yok şu
anda. Gürkan Troçkist olduğunu söylüyor, ben de ona “olum şurada ciddi bir şey
konuşuyoruz, bırak goygoyu” derim. Şaka bir yana benim Troçki’ye ve
Troçkistlere takılmalarıma büyük bir olgunlukla yaklaşır Gürkan. Ayrıca artık
Troçkizm, Stalinizm tartışmalarının bir yerden sonra özellikle de güncel
bağlamda anlamsız olduğunu düşünüyorum. Mutlaka insanlık devrimci dönüşümleri
yapacaktır ve o dönemde Troçkizm, Stalinizm tartışmaları anlamsızlaşacaktır.
Buna zaten vakit de olmayacaktır. Düşünsenize şu anda sosyalizmde sendikaların
rolü, kolektivleştirme adımları, Almanya ile olan ilişkiler, komünist
partilerin üye profilleri falan bunların hangileri güncel? Veya 1920’li
yılların bu tartışmaları günümüzde ne kadar geçerli? Sol içerisinde sadece
Troçkistlerle Leninistlerin değil herkesin birbiriyle güncel tartışması var şu
anda. Ben geniş halkçı koalisyonların dünyada yakın gelecekte belirmeye
başlayacağını düşünüyorum. Bu koalisyonlarda bu tür tartışmalar
anlamsızlaşacaktır. Devrimci dönemin açılıp açılamayacağıdır asıl tartışma. O tartışma
da güncel olduğu kadar tarihsel, tarihsel olduğu kadar güncel olacaktır. Olsa da
tartışsak. Hatta birbirimizi tasfiye etsek ama ben Gürkan’a kıyamam. Yoksa kıyabilir
miyim? J
Gürkan’da bir de reel sosyalizm örneklerini “eleştirme” huyu
vardır. Fakat son dönemlerde azaldı. Bunda ülkenin giderek bok bir yer olması
etkili olmuştur diye düşünüyorum. Hırsızlık, uğursuzluk bu kadar azıya almışken
reel sosyalizmleri eleştirmenin manasız olduğunu düşünüyor olabilir,
bilemiyorum veya belki de benim söylediği her şeye bir bahanem olması onu
yıldırmış da olabilir.
Gürkan’a bir kısa tarif bulalım. Romantik isyankar…Hımm,
olmadı Kral FM radyo programı spikeri gibi bir şey. Onun agnostik (esnaf
ateizmi) kökenlerine de vurgu yapan bir şey belki…Ne olabilir? Ona da bulmadım.
Cici baba…Yok bu da olmadı. Tamam buldum, buldum: Kalender devrimci…
Durum budur.
Geçenlerde Gürkan’ın doom günü müydü neydi? Özel günler
konusunda dünyanın en kötüsüyüm ama eğer öyleyse bu da benden ona bir doom günü
armağanı olsun.
Bu yazıyı bir saatte yazdım. Dilbilgisi kurallarına dönüp
bakamayacağım.
İyi günler.
Etiketler: kişiler