Şeriat ilan edilmeden ve de Facebook’a “dislike” gelmeden bu
yazıyı yazayım. Uzun süredir aklımdaydı zaten.
Önce kendi durumumdan bahsetmeliyim. Aradaki birkaç yıllık
kafa karışıklığını saymazsak 15 yaşından beri ateistim. Deist, agnostik gibi
şeyler de değil, direk ateistim. Yani bana göre tanrı yok, öbür dünya diye bir
şey yok, peygamber siyasetçidir. Kuran’ı üç kere, İncil’i bir kere okudum.
Bütün kritik konularla ilgili yüzlerce hadis okudum. Dini biliyorum yani.
İyi bir insan olduğumu düşünüyorum. Ülkenin a. koyanlardan,
IŞİD’e lojistik destek verenlerden daha iyi bir insan olduğum kesin.
Bu yazıyı okuyacak olan inançlı arkadaşlarım hakarete
uğruyorlarmış gibi hissetmesinler lütfen. Hiçbir bireye hakaret etmek gibi bir
niyetim yok. Bir de katledilmezsem memnun olurum.
Yazımızın ana fikri şudur: Din siyasal ve kültürel bir
olgudur.
Ateizm ile başlayalım.
Bu kelimenin bir goygoy, geyik muhabbeti malzemesi olarak
kullanılması beni çok rahatsız ediyor. Biliyorum, 15 yaşındaki bebeler benimle
ateist diye dalga geçiyorlar. Kolay mıdır ateist olmak? Bu kadar büyük ve
etkili bir şeyi karşına almak, neredeyse bütün ailenle, çevrenle gemileri
yakmak, hayatı boyunca bir kitap okumamış insanların sana deli muamelesi
yapmasını hazmetmek kolay mıdır? Zor bir şeydir ateist olmak. Dediğim gibi
bütün çevrenle çelişmek zorundasın. O yüzden normalde ateist olacak milyonlarca
mantıklı insan aslında bu iddialı çıkışı yapamayıp “esnaf inançlı” oluyorlar.
Buna geleceğiz.
10 milyonlarca insan “şu, şu mantıksız” gibi cümleleri
hayatları boyunca duymuyorlar. Bir kere duysalar belki gerisi çorap söküğü gibi
gelecek. Çünkü inançlı olmanın yüklediği çelişkiyi kolay kolay hiçbir şey
yükleyemez. O yüzden aslında biraz kendine güvenle, bir iki ittirmeyle
Türkiye’de ateist olabilecek milyonlarca insanın olduğunu düşünüyorum. Hem bu
özgüvenden yoksunlar hem de “esnaf inançlı” olmak gibi kolay bir halı altına
süpürme yöntemi var.
İnançlarla hesaplaşmış bir beyin berrak bir beyindir.
Bahsettiğim, insanın kendi kendine itiraf etmeye korktuğu çelişkileri taşımaz.
Tabi bu arada ateist olmanın “mutluluğun formülü” olduğunu da iddia etmiyorum.
Dünyada büyük oranda ateist nüfus barındıran ülkeler var ve bunların
diğerlerinden daha mutlu olduğuna dair bir veri yok elimizde. Ekonomi, her
şeyde olduğu gibi mutlulukta da önemli rol oynar diyerek o konuya orada
bırakalım.
Dinlere gelelim.
Siyasal ve kültürel bir olgudur dedim.
Siyasal yani insanların inanç sahibi olmaları bir takım
sınıf ve zümrelerin siyasal ihtiyaçlarına denk gelmektedir. Dinlerin ortaya
çıkışı da bu sebeptendir.
Üç büyük dini ele alıyoruz bu arada. Yani İslam,
Hristiyanlık ve Yahudilik. Tabi bunların üçünün de birbirinden ayrı özellikleri
ve tarihsel süreçleri var. Yahudilik, bir dinden ziyade bir ulus özelliği
gösteriyor. Oldukça sekter, mitlere sonuna kadar bağlı ilginç bir topluluk. Yüz
yıllara yayılan bir andın peşinden hala gidiyorlar. İşin ekonomi politik boyutu
her zamanki gibi çok önemli. Hristiyanlık da İslam’dan çok farklı bir oluşum.
Dünyaya her anlamda yön veren Avrupa kıtasının (ilk önce Roma imparatorluğunun)
siyasal motivasyonlarını yüz yıllarca beslemiş, artık ihtiyaç duyulmadığında da
başrolden alınmış ve kendisi de buna çok ses etmemiş. İslam ise örgütleyicisi
hayattayken yerel iktidara gelmiş ve bir daha gitmemiş olan oldukça gelişkin ve
derin bir iktidar pratiği olan bir din. Diğerlerinin aksine daha din gibi bir
din. Bu üçü dışında tarihte bir dolu mistik düşünce ortaya çıkmıştır. Hiçbiri
de bunlardan daha az mantıksız değildi ama bu üçü siyasal gelişmeler sonucunda
“semavi” olmayı başarmışlar.
Siyasal kısmına tekrar dönelim. İnsanların inançlı
olmalarının politik çıktıları vardır. Politik sonuçları vardır. İnanç sahibi
insanlar, tepeden örgütlenmelerle, eşitlik ve özgürlük mücadelelerine her zaman
mesafeli olmuşlardır. Kategorik olarak düzenin eteğine yapışmışlardır. Düzen
dışı bir arayışa girmemişlerdir. Bazı iktidar savaşlarında etkili, hem de çok
etkili olabilmişlerdir ama gerçekten eşitlik ve özgürlük temelli siyasal
arayışlara karşı her zaman mesafeli olmuşlarıdır. Tekrar söylüyorum, tepeden
yönlendirmelerle. Sadece mesafeli olmakla kalmayıp, bazen katliamlara da imza
atmışlardır. Türkiye’nin tarihi bu anlamda bir dolu örnekle dolu. Yinelemeye
gerek yok.
İnanç sahibi olmak, özellikle de İslam için, bilimden
alabildiğine uzaklaşmayı ve oldukça deforme bir insan olmayı, mantıktan uzaklaşmayı,
muhakeme etme yeteneğinden yoksun olmayı gerektirir. Zevksiz ve renksiz bir
hayat tarzını dayatır. (Esnaf inançlılar, bunları takmaz ama) Estetikten ve
yaratıcılıktan yoksunluk otomatikman ortaya çıkar. Yani sıradanlığı, yavanlığı
ve dar ufukluluğu getirir otomatikman inançlar.
Bu insanlar kendi hallerine bırakılmış değildirler asla.
İktidarlar (kapitalist olduklarını söylemeye gerek yok) bu insanların
duygularına ve düşüncelerine çeşitli aygıtlarla yatırım yaparlar ve bu
bahsettiğim insan modeli ortaya çıkar.
İslam özeline odaklanırsak İslam ilk çıktığı andan itibaren
iktidara gelmiş, tarih için kısa diyebileceğimiz bir süre sonra da bir
imparatorluk haline gelmiştir. Böyle olunca sistematik oluşturmuştur. Hayatın
her alanında söylediği bir şeyi vardır. Hadis kitaplarının İslam
imparatorluğunun en şaşalı dönemine gelmesi tesadüf değildir. Bu kadar büyüyen
İslam imparatorluğuna Kuran yeterli gelmemeye başlamıştır ve hadislerle
birlikte “sistematik” de daha gelişkin hale gelmiştir.
Siyasal İslam gibi bir tabir acaba oksimoron olabilir mi?
Yani siyasal olmayan İslam mı var? Siyaset yapmadığı düşünen o güler yüzlü
teyzeler amcalar da aslında yaptıklarıyla değil yapmadıklarıyla bir takım
politik sonuçları ortaya çıkarıyorlar. Esnaf inançlılar da kafa kesmese bile,
aydınlanma için direnç oluşturduklarından dolayı, baştan aşağı siyasal olan
İslam’a psikolojik ve lojistik destek sağlamış oluyorlar.
Kültürel boyutu da var dedik.
Bizler toplumsal varlıklarız. Ailemiz var. Arkadaşlarımız, çevremiz
var. Bu çevrelerin atmosferleri, tonları var. Bu tonlar bizim üzerimizde
belirleyici. Türkiye’deki ton İslam’ın ağır bir etkisi altında. Alevileri
saymazsak herkes bu tonun etkisine maruz kalıyor. Kimi az ama çoğunluğu çok
olmak üzere bu tona maruz kalıyor. Hele AKP iktidarından sonra bu ton dayatmacı
bir hal almaya başladı. İnsanlar da bu tondan etkileniyorlar, ona ayak
uydurmaya çalışıyorlar doğal olarak. O yüzden ateist olmak zor çünkü bu
kültürel çevreden aforoz edilmek gibi bir getirisi var. Kendi yakın çevrenizi
düşünmeyin. Kendinizi de düşünmeyin eğer bu kavgayı veriyorsanız. Genele vurun.
O zaman gelsin esnaf inançlılık. Yani inançlı görünüp onun
sıkıcı ve usandırıcı dayatmalarını takmamak. Çelişkileri halı altına süpürmek.
Ara yol yapmaya çalışmak. Türkiye’de on milyonlarca var bunlardan ve iyi ki
varlar. Alternatifi IŞİD çünkü. Onlar da az değil bu arada.
Topuklu ayakkabı giyen bir türbanlı, çelişkisinin farkında
olması mı daha iyi yoksa farkında bile olmaması mı? Perşembe akşamı içki içmeyen
ama diğer günler içki içen kişi çelişkileriyle hangi kampa destek oluyor acaba?
Sözün özü, din sadece insanlar psikolojik destek sağlayan
masum bir olgu değildir. Hiçbir zaman olmamıştır. Hiçbir zaman da olmayacaktır.
İnsanları yönelttiği tutumlarla politik çıktıları olan somut bir şeydir. Ve bu
haliyle bence yararlı zaten değildir zararsız da değildir. Hele ki Türkiye gibi
bir ülkede. Türkiye’de örgütlü bir dinci topluluk vardır. Bunlar siyaset
yapmaktadırlar ve güçlerini insanların inançlı olmalarından almaktadırlar.
Yapılması gereken?
Türkiye bu anlamda kolay bir ülke değil ama insandan ve
ilerlemeden umut kesilmez.
Kadınlarla ilgili skandal ayetlere hiç girmedim
farkındaysanız. Bazı skandal hadislere falan. Bunların hepsini biliyorum. İslam’da
müzik hoş karşılanmıyor dese bir IŞİD’li yalan söylemiş olmaz. Emek sermaye
çelişkisinde tuttuğu taraf kabak gibi ortada örneğin. Ama Türkiye’de Kuran’ı
anlamaya çalışarak okumuş insan sayısı 50 bini geçmez.
İki sene önceydi. 17, 18 yaş grubu bir toplulukla
beraberdim. Bana ısrarla ateist olup olmadığımı sordular. Bu diyaloga girmek
istemedim açıkçası. Çok ısrar ettiler ve kazandılar. Samimi bir şekilde
söyledim ateist olduğumu. Onların da samimiyetine güvendim. Sonra onlara
kapitalizmin mantığını anlattım. Hayattaki en rahatsız olduğum şeyin üretim
araçları üzerindeki özel mülkiyet olduğunu söyledim. Ve dedim “Size bir ay
değil iki ay mühlet. Özel mülkiyete açıkça karşı çıkan bir din bulun gelin ben
de onun kulu, köpeği olayım.” İki sene geçti hala ses, seda yok.
Yok çünkü. İnançlar özel mülkiyetin garantisidir. Sadece bu
bile yetmeli. Kadınlarla, edebiyatla, sanatla ilişkisine bakmaya gerek bile
olmaması lazım.
Son olarak sorayım, Kuran nasıl bir kitap? Sümer mitolojisi
ve Tevrat’taki hikayeleri neredeyse aynen tekrarlayan bir kitap. İyi yazılmış
değil. Bir sürü gereksiz tekrar var. İnsan ve kadın haklarıyla ilgili
hükümlerini bir kenara bırakalım (isteyene ayetleri yazarım) anlık olaylar
üzerine ayet söyleyen bir kitap. Yani bin yıllarca insanlığa ışık vereceği
iddia ediliyor ama 600lü yıllarda oldukça yerel bir bölgede yaşanılanlar
üzerine ayet geliyor sürekli. Bunları da söylemek istedim.
Bir de benim için üzülen, bana acıyan ve bu yüzden benim
için dua eden dostlarım var. Bana karşı hissettiğiniz iyi duygular için
minnettarım ama asıl ben sizin için üzülüyorum. Berrak bir zihniniz yok çünkü.
Neydi ünlü filmin adı: Eternal Sunshine of the Spotless Mind. Türkçe’de “Sil
Baştan” ismiyle bilinen bu muhteşem filmin orijinal adının kelime kelime çevirisi,
“lekesiz zihnin ebedi aydınlığı” gibi bir şey…İşte o, inançla olmuyor.
Tekrar ediyorum, kimseye yani hiçbir tekil bireye hakaret
etmek gibi bir niyetim yoktu.
Kimseyi inançlı olduğu için küçümsemiyorum.
İnançların olmaması gerektiğini düşünüyorum ama.
Yorum yapmayınız.
Unuttuğum şeyler için madde madde geri dönüt:
*Kadınların duygusal halleri, çok kavgacı olmayan mizaçları
ateist olmayı biraz daha zorlaştırıyor. Öyle.
*Kendi kendine vicdanlarda yaşayacak bir din hiçbir zaman
olmayacak.
*Ateizmin dışavurumcu bir şekilde reklamını yapmak da çok
saçma bir şey.
*Ölünce ne mi olacak? Bir televizyonun kumada düğmesiyle
kapanması gibi bir şey.
*Belki de sadece tesadüftür.
*Youtube’da “ateiste kapak”, “on saniyede Allahın varlığını
kanıtladı” gibi videolar çok saçma.
*Din olmamalı ama eğer bunu başaramıyorsak ve illa ki
olacaksa Alevilik olsun.
*Yahudilerin kendilerini diğer insanlardan üstün gördükleri
bir gerçektir.
*Dünyadaki ateist, agnostik, deist sayısı Müslüman
sayısından fazladır.
*Tam anlamıyla kurallar uyan bir muhafazakar hayat çok
sıkıcı ve usandırıcı. Örneğin erkekle kadının yan yana gelmesi kesinlikle
istenmez.
*Mustafa Kemal’i dinle bağdaştırma çabalarını hep tuhaf
karşılamışımdır. Evrim ile ilgili yazdıklarına bakınız.
*”Sen evrim teorisine mi inanıyorsun?” Bundan daha saçma bir
soru bilemiyorum.
*Yeryüzündeki en samimi Müslümanlar bence IŞİDliler.
*Ateistlerin kötü insanlar olduğunu düşünüyorlar. Erdemin, vicdanın
dinlerle ortaya çıktığını sanıyorlar.
*İslam veya herhangi bir dinin kapitalizmle alıp veremediği
hiçbir şey yoktur.
*Yazı uzun oldu, yazım yanlışlarını kontrol edemeyeceğim.