Resimde
(fotoğrafta) gördüğünüz ürünleri, mahalle arasında tesadüfen keşfettiğim
bir dükkandan aldım. Bir teyze işletiyordu dükkanı. Zeytinyağını
"kaynı" Antalya'da kendisi üretmiş. Mantıyı kendisi açıyormuş ve içine
de gerçek kıyma koyuyormuş. Deneyeceğiz. Sigara böreğinin de bütün
aşamaları kendisi tarafından gerçekleştiriliyormuş. Sigara böreği dini
oluşsa sahabesi olurum... Sadede gelelim: Bu konularda romantik değilim
ve de umutsuzum...Bu tür, sadece bir
teyzenin kişilik kattığı ürünlerden oluşan dükkanların, gözlerden ırak
kalmaya mahkum olduğunu ve para kazanamayacağını düşünüyorum. Kendisini
iyi kötü döndürebilir ama hayat idame ettiremez. Teyze, o kadar zahmete
ne kadar dayanırsa o kadar devam eder işte. Para kazanmak ve dolayısıyla
var olmak için seri üretime yani kalite düşürmeye mahkumlardır. Sistem
budur. Bunun aksi olabilir ama çok istisna kalır diye düşünüyorum.
Çağrı Market diye bir zincir var. Şeriatçıların zinciri. Şerefsizlerin
çok iyi meyve, sebzeleri oluyor. Güya Carrefour "bizim adamımız". İçki
sattıkları için "ilerici" oluyorlar ki bu dönemde, bu mesele artarak
ideolojik önem kazanmıştır. İçki zaten hiçbir zaman sadece içki
olmamıştır. Daha da abartırsak, aslında hiçbir şey asla sadece "kendisi"
değildir. "Bizim adamların" meyve, sebze ürünleri "Korkusuz Korkak"
filmindeki Mülayim Ters gibi. Sermayenin yeşili, pembesi olmaz ama bu
şerefsizlere para kazandırınca daha bir üzülüyorum.
Bu arada 1: 2011 yılında; kayın, elti, görümce, bacanak arasındaki farkları anlamaya çalışmayı bıraktım.
Bu arada 2: En iyisi İngilizce. Hepsini "in-law" çuvalına dolduruyorsun.
Bu arada 3: Antik Yunan İmparatorluğu'nun sınırlarını zeytin ağaçları belirlemiştir. Üzümle beraber.
Bu arada 4: En çok ilgi gören yazılar yeme-içme, Kürt Sorunu ve aşk
yazıları oluyor. En az ilgi gören yazılar sosyalizm mücadelesi, sinema
ve kişiye özel goygoy yazıları oluyor.
Bye